Ali Ö.
7değerlendirme
Nisan 2025tarihinde katıldı

Ali Ö. hakkında

  • Onaylı e-posta adresi
  • Onaylı telefon numarası

Ali Ö. tarafından yapılan değerlendirmeler

Bir Beşiktaş taraftarı olarak bu satırları yazmak gerçekten içimi acıtıyor. Yıllardır Kartal Yuvası'ndan ürün alırım ama artık geldiğimiz noktada söylemeden geçemeyeceğim: Mağazalar da ürünler de her geçen yıl daha da sıradanlaşıyor. Tasarım olarak vasat, kalite olarak tartışmalı....

Maalesef, Kartal Yuvası bugün bir spor kulübü mağazasından çok, sadece bir gelir kapısı olarak işletiliyor gibi bir izlenim veriyor. Ürünlerde Beşiktaş ruhunu yansıtan neredeyse hiçbir detay kalmamış. Ne tasarımlarda özgünlük var, ne de genç taraftarı heyecanlandıracak yenilikler. Çoğu ürün, yalnızca belirli bir yaş grubuna seslenebilecek düzeyde ve maalesef genç nesil için cazibesini tamamen yitirmiş durumda.

Tasarım anlayışı olarak artık tamamen geride kalmış, albenisi olmayan koleksiyonlar sunuluyor. Bir futbol kulübünün taraftarına sunduğu ürünler bu kadar heyecansız, bu kadar ruhsuz olmamalı. Diğer kulüplerin mağazacılıkta attığı adımları görünce, Kartal Yuvası’nın bu alanda neredeyse yerinde saydığını üzülerek görüyoruz.

Beşiktaş camiasına bağlı biri olarak bu eleştirileri yapmamın tek sebebi, daha iyisini hak ettiğimizi düşünmem. Kartal Yuvası, Beşiktaş markasının vitrinidir. Bu vitrinin her anlamda parlaması, kulübümüzün de prestijine katkı sağlar. Ama şu anki hâliyle bu mağazalar ne göze hitap ediyor, ne kalbe dokunuyor.
Uzun yıllardır farklı Arçelik ürünlerini kullanan biri olarak açıkça söyleyebilirim ki, yabancı markalara karşı Türkiye’de oluşmuş abartılı kalite algısı çoğu zaman gereksiz. Arçelik, hem fiyat hem performans açısından pişman etmeyen, tam tersine kullandıkça güven veren bir marka.

Beyaz eşyasından küçük ev aletlerine kadar farklı ürünlerini deneme fırsatım oldu. Genel izlenimim şu: "Pahalıysa iyidir" düşüncesine karşı Arçelik, gayet ulaşılabilir fiyatlarla günlük kullanımda işini fazlasıyla yapan, sağlam ve uzun ömürlü cihazlar sunuyor. Bu da özellikle ekonomik şartların zorluk çıkardığı şu dönemde büyük avantaj.

Ayrıca Türkiye genelindeki yaygın servis ağı da ayrı bir artı. Bir sorun yaşandığında muhatap bulabiliyor olmak, bir markanın en az ürün kalitesi kadar önemli. Şimdiye kadar aldığım hizmetlerden memnun kaldım.

Kısacası; “İlla yabancı olacak, yoksa işe yaramaz” gibi düşüncelere hiç kapılmadan, Arçelik gibi yıllardır bu ülkeye hitap eden bir markaya yönelmek, bana göre hem ekonomik hem mantıklı bir tercih. Eğer fiyat/performans dengesi arıyorsanız, Arçelik ürünleri kesinlikle değerlendirmeye değer.
Levi’s, özellikle ikonik 501 modeliyle bir döneme damgasını vurmuş, sadece bir giyim markası değil, aynı zamanda bir kalite sembolü olarak konumlanıyordu. Ancak son yıllarda, gerek Türkiye’de gerekse küresel ölçekte yaşanan tüketim çılgınlığı ile birlikte, markanın o eski kalite çizgisinden uzaklaştığını hissetmeye başladım. Artık Levi’s, 501 dışındaki birçok ürünüyle beni eskisi kadar cezbetmiyor; hem kullanılan materyallerin dayanıklılığı hem de genel işçilik anlamında belirgin bir fark oluşmuş gibi geliyor.

Üstelik bu kalite gerilemesi, markanın hâlâ yüksek fiyat politikasını sürdürmesiyle birleşince, geçmişte bir statü göstergesi olan Levi’s ürünleri bugün ulaşılması zor ve çoğu zaman fiyat/performans dengesi açısından sorgulanan tercihlere dönüşmüş durumda. Piyasadaki rakipleri çok daha uygun fiyatlara benzer kalitede ürünler sunarken, Levi’s fiyatıyla marka prestijini korumaya çalışıyor gibi bir izlenim veriyor. Ancak tüketici olarak ödediğim bedelin karşılığını almak istiyorum.

Bunlara ek olarak, son zamanlarda çevremde Levi’s ürünlerini satın alan pek çok kişinin satış sonrası müşteri hizmetleri konusunda olumsuz deneyimler yaşadığını gözlemliyorum. Geri dönüşlerin yavaşlığı ya da çözüm odaklı olmayan yaklaşımlar, bu büyük markanın kullanıcı deneyiminde neden geride kaldığını gösteriyor olabilir.

Tüm bunlar, beni – ve muhtemelen benim gibi düşünen pek çok kişiyi – bir zamanlar güvenle tercih ettiğimiz bu köklü markadan uzaklaştırıyor. Artık Levi’s ürünlerine sahip olmak bir ayrıcalık değil, çoğu zaman sorgulanabilir bir lüks haline geliyor. Açıkçası, bir tüketici olarak sadece nostaljiyle hareket etmektense, günümüz şartlarına uygun, ulaşılabilir ve tutarlı markalara yönelme ihtiyacı hissediyorum.
Trendyol'u bir müşteri olarak nadiren tercih etmemin ötesinde, satıcı olarak platformla çalışmak ne yazık ki oldukça zorlayıcı bir deneyim haline geliyor. Özellikle el emeği ürünlerde dahi satıcılardan en geç iki gün içinde kargo zorunluluğu talep edilmesi, küçük ölçekli üreticileri ciddi bir baskı altına sokuyor. Üstelik bu durum, yüksek komisyon oranlarıyla birleştiğinde ürünlerin fiyatlarına doğrudan yansıyor. Sonuç olarak hem satıcı hem de alıcı tarafı mağdur oluyor. Bu dengesiz yapı, özellikle alternatif satış kanallarının sınırlı olması nedeniyle satıcıları sistemde kalmaya mecbur bırakıyor.

Trendyol’un sunduğu geniş müşteri kitlesi ve teknik altyapı elbette büyük bir avantaj gibi görünebilir. Ancak bu ölçek, zamanla rekabetin azalması ve platformun tekelleşme eğiliminde olduğu bir yapıya dönüşmesine yol açmış durumda. Bu da doğal olarak daha katı kurallar, daha yüksek maliyetler ve daha az özgürlük demek. Uzun vadede sürdürülebilir bir pazar yapısı için hem satıcının hem alıcının menfaatlerinin dengelendiği, daha adil bir sistem kurulması gerektiğine inanıyorum.
Vodafone kullanıcısı olarak uzun süredir özellikle kalabalık bölgelerde internet hızından büyük şikayetçiyim. İstanbul’un merkezi noktalarında bile mobil veri bağlantısı çok yavaş. 5G destekli bir telefon kullanıyor olmama rağmen çoğu zaman sosyal medya kullanımı sırasında ya da video izlerken takılmalar oluyor.

Bir diğer sorun ise fatura ücretleri. Taahhütlü olmama rağmen ay sonunda karşılaştığım rakamlar fazlasıyla yüksek. Kullanım aşımı ücretleri ise rezalet.

Çevremdeki birçok kişi de aynı sorunları yaşıyor. Hız yok, destek yetersiz, fiyatlar ise çok daha pahalı. Vodafone global bir marka olabilir ama yerelde kullanıcı memnuniyeti sınıfta kalmış durumda, tavsiye etmiyorum.
Eşimle birlikte son iki yıldır tatillerimizi geçirmek için tercih ettiğimiz Cunda Rota Seaside, bizim için her anlamda kendimizi iyi hissettiğimiz özel bir mola noktası haline geldi. Cunda'nın sakin atmosferiyle bütünleşen bu otel, denize sıfır konumu ile gün batımını izlerken hafızalarda yer edecek bir deneyim sunuyor.

Son gittiğimde otelin işletmesinden gayet memnun kaldım. Misafirperverliğin samimiyetle harmanlandığı bu yerde, kendinizi özel hissetmemek mümkün değil. Güler yüzlü ekip, temiz ve ferah odalar, lezzetli ve çeşit çeşit içerik sunan kahvaltılar ile her konaklamamızda aynı kaliteyi yakaladık. Rota Seaside'ın tüm bu özellikleri sayesinde Cunda, bizim için her zaman dönmek isteyeceğimiz bir yer oldu.

Cunda'nın tarihi dokusu, dar sokaklarında akşam yürüyüşleri, çevredeki restoranlar ve adanın kendine has ruhu bu deneyimi daha da anlamlı kılıyor. Tüm bunların ortasında böyle kaliteli bir otelde, aynı sıcaklığı ve huzuru her defasında yeniden bulmak bizim için büyük bir şans. Cunda'ya yolu düşen herkese, içtenlikle tavsiye ederim.